Zikir
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Konu başlıkları |
[değiştir] Tanımı
BENİ ZİKREDİN Kİ BEN DE SİZİ ZİKREDEYİM Öyle ise siz beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin, sakın bana nankörlük etmeyin. ( Bakara Suresi, 152 ).
Vahiy melaikesi Cebrail ( aleyhisselam ) Peygamberimiz Efendimize tebliğ eyledi : “Ya Muhammed, Hazret-i ALLAH yalnız senin ümmetine bu rahmetini ihsan etti.” ALLAH vaadinden dönmez. Bu hitab-ı ilahiyi unutma. Biz acizlere merhamet-i ilahi sonsuz rahmetinin zikrullah olduğunu beyan ediyor. Ehline malum. Onlar bu türlü rahmet-i ilahileri ALLAH’ın lutfettiği hikmet-i ilahiyi bilerek mutmain olurlar. Taklidi imanı tahkike dönüştüremeyenler bu türlü rahmet-i ilahiden mahrumdurlar.
Hac zamanı ticaret yapmakta bir günah yoktur. Arafat’taki vakfeden ayrılıp akın ettiğinizde meş’ar-i Harem'de zikir ile ALLAH’I anın. ALLAH’ın size gösterdiği şekilde zikredin. Onun göstermesinden önce yanlış gidenlerden idiysenizde.. ( Bakara Suresi, 198 ).
Hac için niyet edip vazifesini yapmasına engel olmayan ticaretler için bir günah olmadığını beyanla, meş’ar-i Harem'de zikir ile ALLAH’ı size gösterildiği şekilde zikredin. Onun göstermesinden önce yaptığınız yanlış zikirlerinizde bilmediğinizden dolayı mazursunuz. Bütün alem bir nizam üzere kurulmuştur. Demirci dahi kızgın demire çekici vurur iken rasgele vurmaz. “Üstatsız sanat haramdır” denildi.
ZİKR-İ CELİ, ŞEDİT ZİKREDİN
Hac menasikinizi bitirince atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir zikirle ALLAH’ı zikredin. O insanlardan öyleleri var ki, “bize dünyada ver” derler. Böyle isteyenlerin ahirette nasibi yoktur. ( Bakara Suresi, 200 )
Bu ayet-i celilede Hazret-i ALLAH buyuruyor ki : Kulum, senin şahsında ihsan eylediğim rahmetimi görde . Zatımı kesir zikret. Çok çok anlam taşıyan bu mevzuda kesirin ölçüsü olmayıp, Kur’an’ın çok yerlerinde “zikren kesira” buyurur Hazret-i ALLAH, işte bu ayet-i celilede. Gaza meydanlarında hasmınızı sindirmek için şecerenizi, kim olduğunuzu yüksek sesle karşı hasmına olanca gücünle haykırman hasmının moralini bozar. Psikolojik olarak az da olsa cesaretini kırar. Eskiden gaza meydanlarında harp taktiği düşmanı sindirmekle başlardı. Şimdi de gene korkutmak var. Soğuk harp dedikleri. Fakat taktiklerin şekilleri başka başka. Hazret-i ALLAH buyuruyor ki, “işte o şecerenizi bağırmakla anlattığınızdan daha yüksek bir sesle ALLAH’ı zikredin.
Menasik-i hacda sadık kullarıma bahşettiğim rahmetlerimi kulum senin şahsında da ihsan ettim. Bu rahmetimi gör. Zatımı şedit, bütün gücünle zikret. “Yüksek sesle ALLAH dersen kafir olursun” diyen, bilgin geçinenler, merak ediyoruz, bu ayet-i celiyleye mutlaka bir kılıf uyduracaklar, amma nasıl bir kılıf ?!..
Zekerriya : Rabbim ! (Oğlum olacağına dair) bana bir alamet göster, dedi. ALLAH buyurdu ki : Senin için alamet, insanlara üç gün işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbını çok zikret sabah akşam tesbih et. ( Alü İmran Suresi, 41 ). Vehuve ala külli şey’in kadir ( ALLAH c.c. her şeylere kadirdir ).
Beşerin alışa geldiği ölçüler dışında harikulade hallerin peygamber efendilerimizde zuhuru, görülmesi unutulmasın diye ayrıca rahmettir. Her türlü rahmet-i ilahiye karşılık kullarından istediği ve emrettiği zatını zikretmesi sabah ve akşam bazı ehl-i tasavvuf bu ayet-i kerimeyi esas alarak günlük virtlerini sabah ve akşam olarak talim buyurmuşlardır .
H. Galip Hasan KUŞÇUOĞLU Kadiri, Rufai, Galibi Meşayihı www.galibi.com
Zikir, Arapça'da hatırlama ve hatırda tutma", ve "bir şeyin tekrarı anlamına gelen "zekere" fiilinin masdarıdır. Daha çok tasavvufi bir uygulama olan belirli kelime veya ibarelerin tekrarı anlamındaki mistik uygulama için kullanılır. Aslı "zikr"dir. Türkçe'de zikir diye kullanılır. Zükr kelimesi ile aynı anlamdadır. Çoğulu ezkâr ve zükûr olarak gelir. Zikrâ kelimesi de, zikr'in mübalağası olup çok zikretmek demektir.
Bazı alimler zikri, insana sevap kazandıran her türlü hareket olarak tarif etmişlerdir.
[değiştir] Kur'an'da Zikir
Zikir, aynı kökten gelen kelimelerle birlikte, Kur'ân'da üç yüz'e yakın yerde geçmektedir.
Yüce Allah Kur'ân'ın çeşitli âyetlerinde Allah'ı zikretmeyi emretmiştir. Bu âyetlerden birinin meâli şöyledir: "Öyle ise beni anın ki, ben de sizi anayım. Bana şükredin, nankörlük etmeyin" (el-Bakara, 2/152).
Yüce Allah bu âyette zikir ile şükrü bir arada anmıştır. Zikir de şükür gibi üç çeşittir. Bunlar, dil, kalb ve beden ile yapılan zikirlerdir. Dil ile zikir, Yüce Allah'ı güzel isimleri ile anmak, O'na hamdetmek, tesbihte bulunmak, Kur'ân'ı okumak ve dua etmektir. Bu çeşit zikri dile getiren birçok âyet vardır. Bu âyetlerden bazılarının meâli şöyledir:
"İşte bu (Kur'ân) da, bizim indirdiğimiz bir zilkirdir (öğültür). Şimdi onu inkâr mı ediyorsunuz?" (el-Enbiyâ, 21/50).
Kalb ile zikir de, Yüce Allah'ı gönülden anmaktır. Bu bir nevi tefekkürdür. (bk. "Tefekkür mad.")
Beden ile zikir ise, vücudun bütün organlarının Allah'ın emirlerini yerine getirmeleri ve yasaklarından sakınmaları ile olur. Bu da kişinin kendi vücudunun organlarını Allah'ın yolunda bulundurması ile mümkündür (el-İsfahânî, el-Müfredât, İstanbul,1986 259 vd.,; Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1971, 659).
Yukarıda meâli sunulan âyette geçen, "Siz beni anın ki ben de sizi anayım" ifadesi, alimler tarafından çeşitli manalar için yorumlanmıştır. Bu yorumların şöyle özetlenmesi mümkündür:
"Siz beni ibâdet ve itâatla zikredin ki, ben de sizi rahmetimle zikredeyim. Beni dua ederek zikredin, ben de sizin dualarınızı kabul edeyim. Benim verdiğim nimetleri hamd ve senâ ile zikredin, ben de size nimetlerimi artırayım. Siz beni dünyada zikredin, ben de sizi ahirette zikredeyim... Beni, varlık ve refah içinde olduğunuzda zikredin ki, ben de sizi belâ, musibet ve sıkıntılarınız zamanında zikredeyim... Beni, benim yolumda cihâd ederek zikredin ki, ben de sizi hidâyetimle zikredeyim. Beni sıdk, samimiyet ve ihlas ile zikredin, ben de sizi sıkıntılardan kurtarmak ve bilgi ile ihtisasınızı artırmakla zikredeyim. Beni Rabbiniz olarak bilip kulluğunuzla zikredin ki, ben de sizi sevdiğim kullarımdan kabul edip sonunda bağışlamakla zikredeyim" (er-Râzî, Mefâtihu'l-Gayb, Mısır 1937, IV,143 vd).
Zikrin önemini bildiren ve zikir hakkında emir ve tavsiyelerde bulunan diğer bazı âyetlerin meâli şöyledir:
"Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah'ı zikrederler (anarlar). Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler: "Rabb'imiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru!..." (Alu İmrân, 3/191).
"Onlar ki, inanmışlardır ve kalbleri Allah'ı zikretmekle (anmakla) yatışır. İyi bilin ki ancak Allah'ı zikretmek (anmak)la kalbler yatışır" (er-Ra'd, 13/28).
Âllah'ın emrine uyan müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, tâata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevâzi erkekler ve mütevâzi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar; işte Allah, bunlar için bir mağrifet ve büyük mükâfat hazırlamıştır" (el-Ahzâb, 33/35).
"Ey inananlar, Allah'ı çokça zikredin ve O'nu sabah akşam tesbih edin" (el-Ahzâb, 33/41, 42).
[değiştir] Hadis'de Zikir
Hz. Muhammed (s.a.s) de, "Zikrin en faziletlisi, Lâ ilâhe illallah ve duanın en faziletlisi de elhamdu lillah'dır" (İbn Mâce, Edeb, 25) diyerek, tevhid kelimesi ile zikirde bulunmanın islâm dinindeki önemini ifade etmiştir. Bilindiği gibi zikirde esas unsur, diğer varlıkları unutarak, hatta yok sayarak Allah'ı anmaktır. Onun için Allah'ın varlığını ve birliğini ifade eden tevhid kelimesi, en güzel zikir olarak kabul edilmiştir. Tevhid kelimesi bir bütün halinde, "La ilâhe illallâh Muhammedürrasûlüllah" şeklindedir. Zikirde söylenen la ilâhe illallah, tevhid kelimesinin ilk yarısıdır. O da iki kısmıdır. Birinci kısmı, cümlenin ilk yarısı olan "La ilâhe"dir. Manası, "hiç bir ilâh yoktur" demektir. Bu olumsuz kısma "nefy" adı verilir. İkinci kısmı ise, "illallah"dır. Manası,"ancak Allah vardır" demektir. Bu kısmın adı ise, "isbat"tır. Tevhidin bu kısmına tehlil de denir (Necmüddin Kübra, Tasavvufi Hayat, trc. Mustafa Kara, İstanbul 1980, 59 vd).
Tasâvvuf ehline göre, Hz. Muhammed (s.a.s) dört halifeye ayrı ayrı zikri öğretip tavsiye etmiştir. Hz. Ebu Bekir (r.a)'a hafî (gizli) zikri, Hz. Ömer ve Hz. Ali'ye'cehrî (sesli) zikri ve Hz. Osman'a da kalbî zikri öğretmiştir (Mehmet Ali Aynî, Tasavvuf Tarihi, 1340,198 vd). Ancak sahih hadis kaynaklarında böyle bir rivayet bulunmamaktadır.
Hz. Muhammed (s.a.s) başka bir hadiste de zikir hakkında şöyle buyurmuştur:
"İnsanlar bir araya gelip Allah'ı zikrettikleri zaman, melekler onları kuşatır, rahmet onları kaplar ve Allah onları kendisine yakın olan kişilerden kaydeder. "
Ebu Hüreyre (r.a) bir gün çarşıya gider ve oradakilere şöyle seslenir: "Hz. Muhammed (s.a.s)'in mirası camide taksim edildiği halde, siz buralardasınız!.." Çarşıdaki insanlar hemen camiye giderler. Fakat miras diye bir şey göremezler. Ebu Hüreyre'ye gidip şöyle söylerler: "Yâ Ebu Hüreyre, camide taksim edilen herhangi bir miras görmedik." Ebu Hüreyre onlara; "Neyi gördünüz?" diye sorar. Onlar; "Allah'ı zikreden ve Kur'ân okuyan insanları gördük" derler. O zaman Ebû Hüreyre "İşte peygamberin mirası odur" der (el-Gazzalî, el-İhyâ, Beyrut t.y., I, 296).
Hz. Muhammed (s.a.s)'in zikrin fazileti ve onun çeşitli günahların affına vesile olduğuna dair söylemiş olduğu daha hayli hadisler vardır (bk. Muhammed b. Allan, Delilu'l-Fâlihîn, Mısır 1971, IV, 210 vd.).
[değiştir] Uygulama
Tasavvufî tarikatların kendilerine göre değişik zikir çeşitleri ve usûlleri vardır.
Tasavvuf terminolojisinde yaradılanın Yaradanını anması, tespih etmesi anlamında kullanılmaktadır. Zikirde, ya Kur'an'dan bir ibare ya da Allah'ın isimlerinden (Allah'ın 99ismi) biri kullanılır. Her tarikatın belirli zikir çeşitleri, zikir sayıları ve zikir yapma usûlleri vardır. Nakşibendîlik, Kadirîlik, Mevlevilik, Halvetîlik..vb. gibi tarikatların kendilerine has ayrı ayrı zikir tertibi ve zikir yapma usûlü bulunmaktadır. Bazı tarikatlarda zikir yüksek sesle (cehrî) bazılarında ise gizli-sessiz (hafî) şekilde icra edilir. Zikir adedi tarikatlarda genelde 100'den başlasa da bazılarında 5000'den başlar. Zikir çeşitleri Allah, La ilâhe illallah, Hu, Hayy gibi isimler başta olmak üzere en çok kullanılan ibare Allah lafzıdır.
[değiştir] Kaynak
- H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU PİRİ GALİBİ
- Şamil İslam Ansiklopedisi
- Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul 1985, 200 vd
[değiştir] Göz At
- Zikri galibi
- Zikri galibi